Hollanda’daki Türkler
Hollanda’daki Türkler olarak bizi kasteden bir çok isim kullanılır; “Hollandalı Türkler”, “Gurbetçi Türkler”, “Türk Hollandalısı” ve benim favorim “Alamancı Türkler”. Bu isimleri kullanarak Hollanda’daki Türklerin artık Türk ve Hollanda kültürünün bir karışmasını yaşadağını gösteririz.
Hollanda’daki Türklerin kültürel gelişmeleri ve Türkiye’deki insanların sosyal ve kültürel gelişmesi aynı adımlarla gelişmediği için burada büyük farklar görünmekte. Bunun en basit örneği mesela Hollanda’daki ikinci kuşak Türklerin bazı konulara çok açık görüşlü bir bakış açısı ile bakmasıdır. Eşcinsellik, ötenazi, kürtaj ve esrar Hollanda’da uzun bir süredir serbest olduğu için Hollanda’daki Türkler bu duruma alışmış olarak daha olumlu tepki göstermekte. Hele Hollanda medyası bunu gururla anlatırken “Dünyanın önderliğini yapan Hollanda yine bir ilke imza attı ve eşcinsellerin evlenmesine izin verdi!” diye başlıklarla Hollandalıların bununla gurur duymasını sağlamış durumda. Doğal olarak Hollanda’daki Türkler de bu durumun etkisinde kalarak bu gelişmelere Türkiye’deki insanlardan daha normal bakmakta. Bu kararlar Türkiye’de çok tepki alırken, bazı Hollanda’daki Türkler bu kararları savunmakta bile çözüm buldu.
Tabii bir taraftan Hollanda’daki Türklerin Hollanda’ya uyum sağlarken, bu özellikle ikinci ve üçüncü kuşak Türkler olmak üzere, birinci kuşak Türkler bu olaylara biraz daha farklı bakmakta. Yirminci yüzyılın atmış, yetmiş ve seksenli yıllarında Hollanda’ya gelen bu işçi Türkler bugüne kadar hala Türkiye’nin atmışlı, yetmişli ve seksenli yıllarındaki düşüncelerine sahip. Bu demektir ki sağ-sol çatışmaları, emperiyalizm, komünizm ve İslamiyet bunlar için gündemde olan konular. Soğuk Savaşı’nın yaklaşık yirmi sene önce bitmesi, Türkiye’de sağ-sol çatışmalarının hemen hemen bitmesi ve daha yeni sorunların gündeme gelmesi birinci kuşağın hala o düşüncelere sahip olmasına engel olamamıştır, bu eski düşüncelere sahip olan bazı birinci kuşak gurbetçi Türkler böylece o devri atlatamamış olan Türkiye’den uzak kalmış buluyor kendini. Bu eskide kalan düşüncelerle ne Hollanda’ya ne de Türkiye’ye uyum sağlayabilen bu birinci kuşak Türkler tıpkı daha önce bahsettiğim ikinci ve üçüncü kuşak Türkler gibi kendilerini aynı zamanda Türkiye’deki insanlardan da düşünce ve fikir olarak uzaklaşmış durumda buluyorlar. Bir taraftan Türkiye’deki gelişmelere ayak uyduramayan ve eski 1970’lerdeki Türkiye’ye özenen Türkler varken diğer taraftan Hollanda kültürüne daha çok ayak uydurarak Türkiye’nin de daha çok gelişmesini isteyen Türkler bulunmakta Hollanda’da.
Bu tarz gelişmelerden dolayı biz, Hollanda’daki Türkler olarak, Türkiye’deki gelişmelerden çok kendi ikamet ettiğimiz yerlerin gelişmesini takip etmekteyiz. Bunun en güzel örneği ise çanak antenlerdeki kanallarının bir çoğu Türkiye’den değil de Almanya, Hollanda ve Belçika’dan yayın yapmalarıdır. Avrupa’ya yönelik olan Star Euro, Euro D, Atv Euro ve Eurotürk gibi kanallar bize Türkiye’den çok kendi ikamet ettiğimiz Avrupa’dan haber getirmekte. Bu gelişmeyi fark eden Hollanda hükümeti, Hollanda’daki Türklerin tamamen asimilasyon olması için ve Türkiye’den daha da koparmak için bir kaç önemli karar daha almıştır.
Özellikle Amerika’da gerçekleşen 11 eylül 2001 terör eylemlerinden sonra Hollanda kendi ülkesinde mevcut olan yaklaşık 350.000 Türkleri asimilasyon etmek için büyük bir çaba sarfetti. Alınınan kararların sadece bir kaç tanesini ise bunlardır:
- Türkiye’den gelin veya damat getirilmesi çok daha zorlandı (2002 yılı).
Türkiye’den gelin veya damat getirmek istersen artık bir kaç tane kritere uymak zorundasın. Hem sen hem buraya gelecek olan şahıs 18 yaşını tamamlamış olup en az lise mezunu olması gerekiyor. Ayrıca buraya gelmeden önce Hollandaca’yı öğrenip Ankara’daki Hollanda Elçiliğinde bunun sınavını tam not ile tamamlaması gerekiyor. Diğer taraftan Türkiye’den birisini buraya getirmek isteyen kişi ev sahibi olması lazım (ki unutmayın ki Hollanda’daki evlerin yüzde doksanı kiralık evdir ve satılık evler en az 175.000 avro diye bir miktar satılır) ve ayrıca iki senedir sabit bir işi olmak üzere en az bir senelik antlaşman daha olması şart koşulmuştur. Şimdiye kadar Ankara’da Hollandaca sınavı başarıyla tamamlamış olan gelin veya damat adayı ise hala sıfırdır.
- Hollanda’da ilk okul ve halkevlerde Türk çocuklara yönelik gönüllü Türkçe dersleri kaldırıldı (2003 yılı).
Yaklaşık otuz yıldır ilk okullarda gönüllü veya çok az bir miktar para karşılığı genç Türklere Türkçe dersi veren hocalar 2003 yılında büyük bir şok yaşadı. Bu dersler artık kalkmıştı ve mekan olarak ilk okul ile halkevlerin artık bu dersler için kullanılmasına izin verilmeyecektir.
- Hollanda’da ikamet eden bütün Türkler Hollandaca dil kurslarına zorlandı (2003 yılı).
Yaşa, vatandaşlığa ve Hollanda’da kaldığın süreye bakmadan tüm Türkler Hollandaca kursa davet edildi. Türklerin büyük bir kısmı bu davet cevap vermeyince kira yardımının ve işsizlik sigortasının iptal edilmesi ile tehdit edildi. Sonunda bu sözde “davet”in aslında bir zorunlu davet olduğu anlaşıldı. Hollanda’daki Türkleri temsil eden siyasetçi Türklerin ve özellikle solcu partilerin büyük bir tepkisi üzerinde bu yasa kısa bir süre sonra iptal edildi.
- Hollanda’nın önemli ve Türklerin çoğunlukta olduğu şehirlerde TRT-INT kaldırıldı (2004 yılı).
Türkiye’den İngilizce, Almanca ve Fransızca altyazılı proğramlar yayın yaparak gurbetçi Türkleri bilgilendirmeyi hedefleyen TRT INT kanalı haziran 2004 yılında habersiz bir şekilde yayından kaldırıldı. Bu çirkin eylemden sonra toplanan binlerce imza bu kararı geri çeviremedi ve şu anda Hollanda’nın %90’ında artık TRT INT kalkmış durumda.
- Tüm dünyadaki gibi Hollanda’da da başlayan “islamofobi”, yani islam korkusu, nedeniyle camiler zor şartlara bağlanıldı (2005 yılı).
Özellikle İslami nedenlerden kaynaklanan terörizmden korkan Hollanda bunu engellemek için yurtdışında gelen imamları kabul etmeden önce bazı sınavlara tabi tutulmasına karar verildi. Ayrıca yeni yapılmak istenen ve zaten mevcut olan camiler Hollanda hükümeti tarafından kontrol edilecek ve yeni camiyi istemeyen sadece bir tane mahalle sakini inşaatı inkaz ederse yapılmasına izin verilmeyecektir.
- Hollanda Sosyalist Parti milletvekili Harry van Bommel’un önderliğinle Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK Hollanda’da yasaklanmadı (2005 yılı).
Bu sene Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Amerika Birleşmiş Devletler tarafından “Uluslararası Terör Listesi” hazırlanırken Hollanda Sosyalist Parti milletvekili Harry van Bommel’un ısrarıyle terör örgütü PKK AB, BM ve ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilse de Hollanda’da kabul edilmedi.
- Hollanda’daki üniversitelerdeki Türkoloji (Türk Dil, Kültür ve Tarih dersleri) bölümü kalktı (2006 yılı).
Hollanda’nın Tilburg, Nijmegen, Amsterdam ve dünya sıralanmasında yüksek yerde olan Utrecht Üniversitesi’nde Türkoloji bölümü bu resmi sebeple kaldırıldı “Üniversitelerin Batı Avrupa kültürüne yönelik olmalarına inandıklarımız için Batı Avrupa kültürüne haykırı olan Türkoloji bölümünün kaldırılmasına karar verdik”. Üniversite eğitimleri yarıda kalan 28 genç ise başka bir bölüm seçmek zorunda kalmıştır.
- Hollanda’nın Türk mahallelerinde sokakta Türkçe konuşulması yasaklanmasına dair meclise yasa sunuldu (2006 yılı).
Hollanda’nın bazı ırkçı siyasetçilerin yasa önerilerinden sadece bir tanesi ise “Hollanda’nın Türk mahallelerinde sokakta Türkçe konuşmak yasağı” idi. Bu yasayı sunan bayan Rita Verdonk (o zaman ki Azınlıklar Bakanı) ise daha sonra ırkçı tavırlarınla hükümetin düşmesine sebep olmuştur.
- Hollanda’da Ermeni Meselesi’ni kabul etmeyen Türk kökenli siyasetçiler milletvekili aday listelerinden çıkarıldı (2006 yılı).
Hollanda’da kasım 2006 öncesinde genel ulusal seçimlerde Erdinç Saçan (İşçi Partisi), Ayhan Tonca (Hıristiyan Demokratlar Partisi) ve Osman Elmacı (Hıristiyan Demokratlar Partisi) isimli üç Türk kökenli Hollanda vatandaşı daha önce senelerdir milletvekili veya Eyalat Meclis’inde görev almalarına rağmen Ermeni Meselesi’ni bir “soykırım” olarak nitelendirmedikleri için acımasızca parti ve milletvekili aday listelerden çıkarılmıştır.
- Hollanda’da PKK’ın eğitim kampları yasaklanmadı (2007 yılı).
1990 yıllarında var oldukları öğrenilen PKK eğitim kamplarının Hollanda hükümeti tarafından kapıtılmamasından sonra Güven Akkuş adlı genç daha önce Hollanda’nın Lahey kentinde ikamet ettikten sonra Liempde PKK Eğitim Kampı’nda eğitim görüp 27 mayıs 2007 yılında Ankara, Ulus Merkezi’nde bombalı intihar saldırısında 12 insanın ölmesi ve 69 insanın yaralanmasına sebep olmuştu.
- Hollanda’da Türkler’e kutsal olan Kuran-i Kerim’in yasaklanmasına dair yasa sunuldu meclise (2007 yılı)
Türklerin büyük bir kısmı için kutsal olan ve dini açıdan hayati önemli olan Kuran-i Kerim’i Özgürlük Parti kurucu, partibaşkanı ve aynı zamanda milletvekili Geert Wilders Hollanda’da katiyen görmek istemediğini söyleyerek bunu yasaklayan bir yasa sundu meclise. Irkçı düşüncelerinle tanınan bu siyasetçi önerisinin solcu partilerin tarafından ret edildiğini gördü.
Bu üstte alınan kararlar Hollanda’daki Türklerin aleyhine alınan sadece bir kaç karar, bu resmi politikanın hedefi Hollanda’daki Türkleri Türk kültüründen uzaklaştırıp Hollanda kültürüne asimile etmek olduğunu gösterir. Bunu, hükümetin bu resmi kararlarıyla görmekteyiz, fakat bu asimilasyon politikasında aynı zamanda Hollanda medyanın da büyük bir payı olduğunu görmekteyiz. Hollanda medyasında Türkiye sürekli “fakir ve az gelişmiş, işgalcı ve soykırımcı” bir devlet olarak gösterir ki unutmayalım ki bunlar bildiğimiz iftira ve propaganda makineleri. TRT INT’in kaldırılmasıyla bu iftiralara karşı gelen bir Türk medyası olmadığı için Hollanda’daki Türkler madalyonun diğer tarafını öğrenmekte güçlük çekmekteler, özellikle üçüncü kuşak olan Türk gençleri.
Daha önce bahsettiğim bu iftiralara çok basit bir şekilde karşı gelebiliriz ki Türkiye kesinlikle “fakir ve az gelişmiş” değildir, bu son seneler Türkiye’nin ekonomi gelişmesi Çin Halk Cumhuriyeti’nden sonra dünya ikincisidir. Hollanda medyasında gösterilen Kıbrıs Meselesi’nde Türkiye her zaman “işgalcı” olarak anlatır ki unutmayalım ki Avrupa Mahkemesi 29 temmuz 1974 Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekatı’nın yasalara uygun ve ‘Barış Operasyonu’ olduğuna dair karar almıştır. Bu karar 21 mart 1979 Atina Mahkemesi’nde tekrarlanıp Türkiye’nin Zürih Antlaşmasına göre hareket ettiğini ve bu konuda tamamen haklı olduğunu vurgulamıştır. Son olarak PKK Sorunu ve Ermeni Meselesi’nde tek taraflı bilgiler verip Türkiye’yi “Kürt-düşmanı” ve “soykırımcı” ilan etmekte Hollanda medyası birinci. Ne yazık ki bunu biraz olsun objektif anlatmış olsaydılar Türkiye’nin Ermeni veya Kürtlere karşı bir kini olmadığını ve tam tersi Kürt kökenli cumhurbaşkanlar (Turgut Özal gibi) ile sanatçılar (İbrahim Tatlıses, Alişen, Mahsun Kırmızıgül gibi) yetiştirdiğini görmekteyiz. Ermeni Meselesi’nde asıl mağdurun Türkiye olduğunu ve ASALA terör örgütü tarafından 42 tane Türk diplomatının (Hollanda’da Ahmet Benler) vahşice öldürüldüğünü gizleyerek hangi tarafı desteklediğini açıkça ortaya koymuştur. Böylece Hollanda’daki Türkleri zor bir durumda bıraktığını da vurgulamak lazım.
Son olarak Hollanda’daki Türklere böyle bir manipülasyon uygulanmakta ki Türk kültüründen yeterince uzaklaştığın zaman ve dönüp Türkleri veya Türkiye’yi kötülediğin zaman Hollanda’da büyük yerlere varacağını görebiliyoruz. Bunun en güzel örnekleri ise Ermeni Meselesi’ni bir “soykırım” olarak kabul eden ve o yüzden daha önce listeden çıkarılan Ayhan Tonca ve Osman Elmacı yerine milletvekili aday listesinde yer alan Hıristiyan Demokratlar Parti üyesi Nihat Eski. Başka bir örnek ise Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü bir “diktatör” ile tanıtan ve şimdi Yeşil Sol Parti için Breda belediye meclisinde partibaşkanı olan Selçuk Akıncı.
Bu gelişmeleri göz önünda bulundurursak Hollanda’daki Türklerin kendi varlıkları için büyük çaba sarfedip dil, kültür ve tarihlerine sahip çıkmaları gerektiğini görmekteyiz.
Armand Sağ
15 ocak 2008
© Armand Sağ 2008
|